Türk Edebiyatı Dergi 617.Sayı Mart 2025
Türk Edebiyatı Dergi 617.Sayı Mart 2025
Sevgili Türk Edebiyatı okurları,
Bahar iklimiyle birlikte Ramazan ayına da kadem koyduğumuz bugünlerde yüreklerimize de merhamet cemresi düşmesini diliyor, milletçe bereketli ve huzurlu bir bayrama ermemizi temenni ediyorum. Nevruz ateşlerinin yandığı yeni bir iklimde bu sayımızla sizlere “Türk Mitolojisi” dosyasını sunuyoruz. Dosyamızın ilk yazısı Ahmet Taşağıl’a ait. Taşağıl, Bozkurt mitini, efsane, destan ve tarihî kaynaklar üzerinden inceliyor; Türk kültüründe Bozkurt’un (Börü) bağımsızlığı, bilgeliği ve liderliği simgelediğini bu nedenle de tarihî ve mitolojik bir önemi olduğunu dile getiriyor. Mehmet Aça, Sibirya Şamanizmi’nin temel unsurları, ritüelleri ve panteonu üzerinden Altaylardaki Türk topluluklarının dünya görüşünü ve kültürel kimliğini irdeliyor. Bayram Durbilmez, Türk kültüründe ve mitik anlatılarda geyik figürünün kutsallığını ve bir simge olarak nasıl kullanıldığını inceliyor. Geyik mitinin, Türk toplumlarının kültürel hafızasında yer edinmiş, destanlar, masallar ve sanat eserleri aracılığıyla nesilden nesle aktarılmasından bahsediyor. Gulzar Mammadova, Türk dünyasının büyük yazarı Anar’ın Ak Koç Kara Koç adlı eserinde yer alan üç temel mitolojik figürü -Ak Koç, Kara Koç ve Zümrüdüanka- ele alarak yazarın yeni bir mitolojik anlatı inşa ettiğine değiniyor, kitaptaki siyasi ve sosyal eleştirilere vurgu yaparak Anar’ın kültürel bağlamda bizlere bir çıkış yolu önerdiğini söylüyor. Hilal Akça Öcal, Fatma Aliye’nin Enin romanında yer alan tanrıça mitlerini, anne-kız ilişkisi üzerinden de kadınların toplumsal ve aile içi trajedisini inceliyor. Dosyamızın birinci bölümü Ressam Rauf Tuncer ile yaptığımız söyleşiyle son buluyor. Tuncer, eserlerinde Türk tamgaları, Göktürk alfabesi, at, ejderha, koç gibi mitolojik objeleri kullanarak kadim kültürümüzü modern estetik bir sanat diliyle harmanlıyor. Bu ay Sabahattin Ali’nin daha önce hiç yayınlanmış ve bir defterde yer alan “Maiyet Merakı” adlı hikâyesini yayımlıyor, bu hikâyeyi Ali Yörür’ün titiz çalışmasıyla okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. Necati Tonga’nın hazırladığı “Edebiyat Sandığı”nda bu ay Halid Ziya Uşaklıgil var. İbrahim Özen, Fatma Aliye Hanım’ın babası Ahmet Cevdet Paşa ve üstadı Ahmet Midhat Efendi gibi önemli figürlerin etkisiyle şekillenen edebî mirasını ele alıyor. Ayrıca Emine Semiye Hanım gibi ailesinin sonraki kuşaklarının da kültür ve edebiyat alanındaki izlerini sürüyor. İsmail Alper Kumsar ise Yahya Kemal’in külliyatlarına girmemiş bir yazısını bizlerle paylaşıyor. Yahya Kemal, yazısında Loti’nin edebî üslubuna ve doğa tasvirlerindeki ustalığına dikkat çekerek, Loti’nin eserlerindeki manevi derinliği dile getiriyor. Nazım Payam, Trabzon’un kültürel ve tarihî dokusuyla Yaşar Bedri’nin üretkenliği arasında bağlantılar kuruyor. Payam, Yaşar Bedri’nin üretim sürecine dair teknik detaylara değinerek, onun sanat ve estetik arayışını ortaya koyuyor. Ayşe Göktürk Tunceroğlu, gezi yazısında Orta Çağ’dan günümüze kadar önemli bir liman şehri olan Dubrovnik’in Osmanlı himayesindeki döneminden, Napolyon ve Yugoslavya günlerine, ardından bağımsız Hırvatistan’a uzanan tarihine değiniyor. Tunceroğlu, şehrin dar sokaklarını, taş merdivenlerini, surlarını ve Stradun Caddesi’ni detaylı şekilde aktararak bizleri de âdeta bir yolculuğa çıkartıyor. Vefatının 50. yıl dönümünde edebiyatımızın önemli kalemlerinden biri olan Munis Faik Ozansoy’u yâd ediyoruz. Yasemin Mumcu, Munis Faik’in edebiyat anlayışını ve şiire dair görüşlerini inceleyerek şairin aruz veznine bağlı kalışını ve Garip akımına yönelik eleştirilerini dile getiriyor. Bu sayımızda, geçtiğimiz günlerde Hakk’a yürüyen Türkolojinin ulu çınarı, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ı da unutmadık. Ömrünü Türk diline adayan Hocamıza Allah’tan rahmet ve sevenlerine başsağlığı dilerken, onun vefatının hemen ardından hocasının hayatını, akademik çalışmalarını ve Türkolojiye katkılarını anlatan yazısıyla dergimize katkıda bulunan Gürer Gülsevin’e de bu kadirşinaslığından dolayı teşekkür ediyorum.
Herkese iyi okumalar dileriz…